Allah’ın Affedin Öğüdünü Uygulamak
Psikologların tavsiyelerini takip eden biriyim, uzmanlık alanları insan davranışlarını iyileştirme odaklı olsa da, verdikleri öğüdü Kur’an ayetleri ile uyumluluğuna göre değerlendirerek alırım. Bu öğütler içinden en çok duyduklarımdan biri: Affetmek…
Allah da böyle buyuruyor.
Affetmek ne demek? “Senin bana rahatsızlık veren bu davranışını önemsemiyorum, kafama takmayacağım, bu yüzden sana kırgın hissetmeyi bırakacağım, bunu bir hesaplaşma meselesi yapmayacağım, boş vereceğim, bu yüzden sana kin gütmeyeceğim, bu yaptığını unutacak ve düşünmeyeceğim” demek. Yani affetmenin aslında psikologlara göre önemli olan noktası şu “kafamı bu bana yaptığın şeyle doldurmaktansa, affederek arındıracak ve kafama takmayacağım” demek.
Psikologlar bunu, bize kötü hissettiren kişiler için değil, önce kendimiz için yapmamızı söylüyor. Bu sayede kendimizi rahatlatacak, umursamayacak ve iyi hissedecekmişiz. O kötücül insanları da kendi hallerine bırakmamızı ve bizim kendi dünyamıza odaklanmamızı söylüyorlar.
Bu yönden baktığımızda ben de Allah’ın affedin emrini iki odaklı ele alıyorum.
1.si sevdiğimiz ve görüştüğümüz, hayatımızda olmasını istediğimiz kişileri affetmek
2.si bize gerçekten zararları dokunmuş ama hayatımızda da yeri olmasını istemediğimiz kişileri affetmek
Allah, sakınanların dostlarının gene sakınan kişiler olduğunu söylüyor. Bizim müşrik veya inkarcı kimselerle gönül dostu olmamızı da yasaklıyor. Müşrik birinin bize karşı yaptığı kötü davranışı affetsek bile, zaten onunla gönül dostu olmamız yasak. Müminlerin ufak tefek hataları olduğunu da söylüyor. (Bkz: Necm Suresi, 32.ayet)
HAYATIMIZDA OLMASINI İSTEDİKLERİMİZİ AFFETMEK
Yani ne kadar mümin olursa olsun, bir mümin bazen ufak tefek sürçme denilebilecek hatalar yapabilir. İnsanoğlunun tuhaf bir tabiatı var, niye bana tuhaf baktın düşüncesiyle bile sorun çıkabilir. Anlaşmazlıkların çıkması için illa büyük bir yalanla aldatılmaya gerek yok. İşte, Allah ise tüm bu anlamsız kavgalar içerisinde bizlere affedin diyor. Kötülüğü güzellikle savın, güzel şeyler söyleyerek kalplerinizi birbirinize ısındırın (Bkz: İsra Suresi, 53.ayet), sabredin, öfkenizi yutun diyor…
Görünürde belki zor, Allah da sabretmenin çok zorlu bir iş olduğunu buyuruyor zaten. Amma velakin, sabretmek zordur diye bu onu yapamayacağımız anlamına da gelmiyor! Hem kolay olanları hem zor olanları yapabiliriz Allah’ın izniyle, Çünkü aynı zamanda sabredin diye buyuran Allah, bize taşıyamayacağımız bir emir vermediğini de bildiriyor! (Bkz: Bakara Suresi, 286.ayet)
Affedin emrini bir oturup düşünün, affetmeyerek kafanıza daha da taktığınız insanları ve affetmeyerek birlikte yürümeye çalıştığınız insanları düşünün. Tüm bu rahatsız durum içerisinde, affedin emri ne güzel bir emir değil mi?
Hayatımızda daima olmasını istediğimiz ve gönülden sevdiğimiz kişilere karşı ne kadar öfke yutucu, affedici, kötülük savıcı yaklaşırsak aslında kendimiz de bir o kadar mutlu olacağız. Elbette, insanların birbiri ile sorunları olabilir, Allah karşınızdaki kişinin hatalarını ve size hissettirdiklerini anlatmayın demiyor. Tam tersine, müminlerin birbirlerine iyi ve güzel olanı öğütlemelerini, kötü ve çirkin olandan ise yasaklamalarını buyuruyor. Dostumuz gördüğümüz kişileri en güzel olan şekilde, iyi olana yönelteceğiz ki hepimize mutsuzluk getirebilecek ve çirkin olan işleri ortadan kaldırabilelim. (Bkz: Tevbe Suresi, 71.ayet)
Gerektiğinde hataları da söyleyeceğiz ki karşımızdaki kişinin de kendisini düzeltmesini sağlayalım ama kendimizin de hataları olduğunu, kusursuz olmadığımızı, o kişinin de bizim hakkımızda fikirleri olabildiğini unutmayarak yapalım!
Başlı başına AFFEDİN emri bile, Allah’ın bizler için ne kadar iç rahatlığı getirmeye çalıştığını kanıtlıyor. İlişkilerimizi düzeltmeye, olumlu olmaya yönlendiriyor. İyi ilişkiler ve mutlu hayatlar kurmamıza yarıyor.
Yani affetmek, önce bizim yararımıza. Hayatımızda olmasını arzu ettiğimiz, sevdiğimiz kişiye karşı olsa bile temelde BİZİM YARARIMIZA. Zaten Allah, eğer iki tarafta müminse arada barış olmasına yönlendiriyor daima. Müminler, müminlerin dostudur. Zaten mümin biri bize çok büyük bir kötülük/ haksızlık yaptı ise de o kişinin gönlü kaymış demektir.
HAYATIMIZDA OLMASINI İSTEMEDİĞİMİZ KİŞİLERİ AFFETMEK
Rahatsız edici davranışlar bize sadece yakın olduğumuz kişilerden gelmiyor. Bize yararı olmayan, gönül dostluğu kurmak istemediğimiz kişilerden de rahatsız edici şeyler geliyor. Bırakalım, affedelim.
Affetmek ne demekti? “Boş vermek, onunla bir davam yok” demek. Bırakalım kendi iç huzurumuz için, kafamızda rahatsızlık oluşturmamak adına affedelim.
Affettiğimiz kişi Allah’ı umursamayan bir kişi olabilir, tamam, o kişiyi benimsemiyorsak da sırf Allah’a karşı sorumluluklarını umursamayan biri olduğu için hoşlanmayalım ve aramıza mesafe koyalım. Ama, bize yaptığı kötülüğü 1.sıraya koyarak, tekrar tekrar kafamıza yerleştirerek kendi kendimizi rahatsız etmeyelim. Allah, her affettiğimiz kişi ile can ciğer dost olmamızı emretmiyor ki. Affetmek “dava gütmemek, hesaplaşma amacı gütmemek, hatasını ödetmeye çalışmamak” demek. Affetmek “o davranışı unutmak, hatırlayarak üzülmemek” demek.
Bakın, Allah gene bizi düşünüyor. Affet emri bir kişiyi temize çıkardığımız anlamına gelmiyor, o kişi gerçekten temize çıkmamayı hak eden biri ise, Allah zaten gereğini yapacaktır. Affetmekte amaç bizim dava peşinde koşarak kendimizi yıpratmamamız.
ALLAH TOPLUMSAL SUÇLARA CEZA VERMEMİZİ BUYURUYOR
Burada bahsedilen aflar “tecavüzü affedelim” gibi bir durum değil, daha ruhsal anlamdaki anlaşmazlıklar hakkında. Zaten Allah, bazı toplumsal anlamdaki suçlarda bizi affetmeye değil, ceza vermeye çağırıyor. Misal Nur suresi 2.ayette 4 şahit durumunda zina edenlere karşı, acıma duygusu/affetme duygusu duymayarak ceza vermemizi buyuruyor. (4 şahit olduğu için zinanın toplumsal yayılımını engelleme amacı burada önemli nokta, genelev/porno gibi her türlü aleni fuhuş durumlarını engelleme amaçlı olduğunu anlayabiliriz, yoksa gizli yapılan zina gizli kalacaktır.) Bu yüzden hırsızlara uygulanacak ceza; tecavüz edene gücünü kesmek (hadım) ve zina cezasının uygulanabilirliği, Allah’ın gösterdiği yöntemlerdir. Tecavüze uğrayan biri zaten affettim dese bile, bu toplumsal bir tehlikedir, zanlı bu suçu başka masumlara tekrar yaşatabilir. Burada, Kur’an’ın önemli bir ayrıntısı olan akılcı anlamda affetmekten bahsediyorum. Kimse hakkını aramasın adalet peşinde koşmasın mantığı çıkmıyor yani Kur’an’dan. Tam tersine zaten özellikle toplumsal tehlike odaklı suçlara ceza uygulaması var ama dedikoduya yok mesela.
AFFEDELİM, KAFAMIZ RAHAT ETSİN
“Beni çekiştirmiş, bana şöyle bir yalan söylemiş, bana kibirli davrandı” gibi ruhsal anlamdaki sorunların affından bahsediyorum. Boş verelim, ne halleri varsa görsün, affedelim gitsin. Muhataplığı da kesmeyi uygun görüyorsak, keselim gitsin. Mesafemizi koymayı daha uygun görüyorsak, hesap defterini açmayalım, yakın olmayalım bırakalım gitsin.
Akıl sağlığımız için affedelim.
Affetmek, kafama takmayacağım demek olduğu için affedelim. Bırakalım, kötü insanlar kendi hallerinde ne halleri varsa görsün. Yoksa kötülüklerini biz unutsak bile Allah unutmaz.
Affetmek, bazı insanlara karşı, sen kendi yoluna ben kendi yoluma umursamıyorum eyvallah demektir. Kafa rahatlığı değil de nedir bu? Bırakalım, biz kendi hayatımıza, Allah’ımıza kul olmaya kafa yoralım, insanlar yüzünden yıpranmaya değil. Kötülük işlemekten tam deyimiyle ayvayı yiyecek olan insanlar çok, bunu biliyoruz. Allah gereken kişiye ödetecektir ve affedilmesi gereken kişiyi de O bilir, hem unutmayalım bir insan aslında iyi olmasına rağmen de sürçmeler gösterebilir.
Biz de affedilmeye muhtaç değil miyiz hem? Allah bilir bizler, farkına varmadan neler yapıyoruz. Unuttuğumuz Allah bilir ne hatalarımız var. Aramıza mesafe koymamız gereken insanları kinle kafaya takarak daha da dertlenmeyelim bence. Allah da belki bu yüzden buyuruyordur, bu emri?
Affetmek, Allah’a havale etmektir.
Bize sıkıntı çıkartan insana karşı bırakalım Allah adaleti ile hükmetsin. O ne yapacağını çok iyi bilir.
Ve en önemlisi ise, şu emirlerin güzelliğini görebilelim. Allah her daim nasıl da bireysel hayatlarımızın daha kaliteli olması adına, içsel anlamda huzurlu olalım, kafamız daha da rahat olsun adına hayırlı emirler bildiriyor.
Allah, size hafiflik getirmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
(Nisa Suresi, 28.ayet)